45.
Bende şu an kızım için alışveriş yapmak şeklinde olduğunu düşündüğüm şey.
Kendimce "zaten her gün her şey pahalılaşıyor. Şu an indirimdeyken/maaşım geliyorken/alabilecek durumdayken alayım. Zaten şimdi almasam birkaç ay sonra/seneye alacağım. Pahalıya alacağıma alayım dursun." Diye diye 16 aylık çocuğun 3 yaşında oynayacağı oyuncağa, 4 yaşında giyeceği uyku tulumuna, 3-4 yaşında yatacağı yatağa kadar her şeyini aldım. Kıyafetleri de doğduğu zaman tam bedeni alırken şimdi hep büyük alıyorum ki "seneye de giyer".
Yılbaşı için aile büyükleri alacak hediye bulamayınca ve kızım artık "kargo" diye kapıya koşmaya başlayınca duruma aydınlandım iyice. Uzunca bir süre zorunlu ihtiyaç hariç bir şey almamayı planlıyorum...
44.
ben de bir parfüm koleksiyoneri olarak bu durumu sonuna kadar yaşıyorum. 50 şişeden fazla parfümüm var ama hep yeni bir tane daha alayım diye diye resmen o eve gelecek kargoyu açmanın heyecanı ile yaşıyorum. parfümler de inanılmaz pahalı biliyorsunuz, borç batağına girmemek için benim bulduğum yöntem şöyle: yeni bir parfüm almadan önce halihazırda koleksiyonumda bulunan ama pek sık kullanmadığım bir tanesini satarak bütçe oluşturup o şekilde yenisini satın alıyorum. birikimlerimi veya kredi kartımı kullanarak asla parfüm almıyorum.
43.
bu konuyu acik yureklilik ile anlatan yazarlara tesekkurlerimi iletiyorum.
Ayni durum bende de oldu maalesef... Turkiye olan genel problem sanirim, cocuklukta yokluk gorduk bir cogumuz, aslinda tam yokluk degil.. bu kadar marka ve reklam yoktu belki de.. sanki alinca hayatimiz mukemmel olacak gibi hissediyoruz...
ben de ilk ise basladigimda cilginlar gibi avm gezer ve harcardim. sene 2009.. tam ulkemizde herseyin satilip iyi gittigi sanilan donemdi.
pandemide bu konuyu cozdum ben, hicbirsey almadim ve borca girdim. borca girin o zaman alamiyorsunuz.
son 5 senedir borc oduyorum. birikim de yapiyorum. yatirim uzerine kitaplar okuyorum. firmalarin reklamlar icin neler neler yaptiklarini ve nasil manipule ettiklerini gordukce almiyorum.
42.
Beyaz yaka çoğu kadın/erkeğin günümüzde içerisinde bulunduğu durum.
Buraya bakıyorum, instagram'a bakıyorum, YouTube'a bakıyorum. Herkesin tek bir ürün tipinden en az 5-10 çeşit ürünü var. Ne ara bitirilecek bunlar?
Ben parfüm meraklısı olduğumdan parfüm içeriği üreten hesaplara bakıyorum. Sağolsun bilmediğim kokular hakkında da bilgileniyorum ki bilmekle olacak iş değil koku işi ama neyse. Her neyse. bu takip ettiğim kişilerin arkasındaki dolaba bakıyorum. 50, 100, 150... Onlarca parfüm var. Hangi paralarla, neden bu kadar çok alıyorlar anlayamıyorum.
Yani tek bir parfümü bile bitirmek benim için zaman alan bir şey. 50 ml evidence almıştım. Geçen yıldan beri bitmek bilmiyor. Arada farklı şeyler kullanmamın da etkisi var bunda ama öyle parfümler hemen biten şeyler değil yani. Bu insanlar bunca parfümü ne zaman bitirecek?
Alışveriş bağımlılığı gibi bir diğer bela da sanal kumar ve bahis bağımlılığı. Bunu da konuşmamız gerek. Günümüzde Genç erkeklerin çoğu da bunun pençesine düşmüş durumdalar. Bu ileride daha da bela olacak başımıza devlet tenezzül edip proaktif bir önlem almazsa.
Kendimizi, Çoluk çocuğumuzu, sevdiğimiz adamları nasıl koruyacağız bu boktan şeylere para harcama sevdasından bilmiyorum. Her birimiz ayrı bir bağımlılığa meyletmiş ya da düşmüş durumdayız.
Tek bildiğim, her şeyin başının dopamin mekanizması olduğu. Bu mekanizmayı anlayıp sağlıklı çalışmasını sağlamamız gerekiyor. Anlık tatminler bizi mahvediyor.
Bu çağda sağlıklı bir hayat yaşamak için, birikim yapmak, düşünerek doğru yere harcama yapmak için o kadar çok engel ve çeldirici ile karşı karşıyayız ki işimiz gerçekten zor.
41.
Benim için sebebi duygusal boşluk bu bağımlılıktan çalışma şeklim sayesinde büyük oranda kurtuldum. Son 3 aydır sabah 5'te kalkıyorum. Akşam eve döndüğümde direkt uyuyorum. Hiçbir şeye halim kalmıyor. O kadar yoğun ve dikkat isteyen bir iş ki bazen bakıyorum tüm gün sadece 3 kahve içmişim. Kendimi bu denli unuttuğum bu işte haliyle duygu durumumu da unuttuğum için alışveriş bağımlılığımdan büyük oranda kurtuldum. Daha önce de uğraştığım işler vardı. Kendinizi adayabileceğiniz kadar seveceğiniz bir iş olması çok önemli. Hasta bile olmuyorum. İşi sevmesem kesin şimdiye defalarca hasta olurdum. Unutabilmek, benim gibi insanlar için bir armağandır.
40.
Herhangi bir sağlık profesyonelinden tanı almadım, ancak kendi deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki ben de bir alışveriş bağımlısıyım. Ben bu bağımlılığımı besleyen şeyin aşağılık kompleksim olduğunu düşünüyorum. ailemin maddi durumu hiç çok iyi olmadı, memur çocuğuyum. ama ben hep maddi durumumu daha iyi gibi göstermeye çalıştım. ilkokul ve ortaokulda bu konuda pek problem yaşamıyordum aslında ama lisede oturduğum semtten uzakta ve oldukça kozmopolit bir okula gidince gerçek yüzüme çarptı 'ben orta-alt ekonomik seviyeden geliyordum'. Bu dönemlerde aşağılık kompleksim oluşmaya başladı. Aileme olan sevgim ve saygım azaldı, kendimi olmadığım biri gibi göstermeye çalıştım, sürekli yalanlar söyledim. Üniversiteye geçince içinde bulunduğum grubun sosyoekonomik seviyesi benimkinden kötü olunca söylediğim yalanlar azalsa da devam etti. Ve üniversitenin son yılında ailemin ekonomik durumunun biraz olsun düzelmeye başlamasıyla alışveriş bağımlılığım oluşmaya başladı. Mezun olup işe girince elime geçen para arttı, kendimi başka bir sosyoekonomik sınıfa ait gösterme çabam da arttı. Ve böylece alışveriş bağımlılığım iyice şiddetlendi. Ödeyemeyeceğim borçlar yaptım, gerekli olmayacak lüx markalardan alışveriş yaptım. Hergün uyandığımda o gün ne alacağımı düşündüm ve bunun hayaliyle yaşadım. Hayatım hep kredi kartımın asgarisini ödeyemeyip kredi çekmek ve sonra kredinin de taksitlerini ödeyememekle geçti. Şu sıralar alışveriş bağımlılığımı dizginlediğimi düşünüyorum. Bunda muhtemelen aşağılık kompleksimin bitmiş olmasının ve istediğim sosyo-ekonomik sınıfa ait olabilmemin etkisi büyük. Artık gereksiz alışveriş yapmak benim için anlamsız. Uygun fiyatlı ya da indirimde diye ihtiyacım olmayan hiçbir şeyi satın almıyorum, hatta çevremde çok alışveriş yapan insanları gördüğümde hata yaptıklarını düşünüyorum. Canım çok alışveriş yapmak isterse de internetten döviz alıyorum, böylece paramı bitirmiş oluyorum. Kredi kartı borcum asla maaşımın %40’ını geçmiyor, takside girmemeye çalışıyorum.
39.
Psikiyatristler ya da psikologlar daha iyi ayrımını yapar ancak alışveriş bağımlılığının bir çeşidi (gbkz: okb) durumunda da kendini gösteren "compulsive buying" şeklinde de kendisini gösteriyormuş. Reddit te tesadüfen okudum ve özellikle alma dürtüsü için çok ciddi bir zorlayıcı dürtü geliyormuş. Eğer kendisinde böyle bir durum olan varsa farkındalık kazanmak ve yardım alabilmesi için bilgilendirme amaçlı yazdım. Hatta bu kasım ayı indiriminde toplu birkaç alışveriş yapıp ben de kendimi frenleme ihtiyacı hissettim. Özellikle sosyal medyanın etkisi ile kıyaslama psikolojisi anksiyetesi olanları tetikleyip; alışveriş dürtüsünü tetikleyebiliyormuş. Özellikle negatif duygular ile bocalarken ödül amaçlı yemek yeme ya da alışveriş yapma gibi eylemler ise rahatlama eylemi olarak beyne yerleşiyormuş. Bu anlarda meditasyon, hobilere yönelme hatta gerekirse profesyonel yardımla çözüm bulma daha sağlıklı olacaktır. 2025'te en büyük hedefim kişisel mental öz bakımım olacak.
20 aralık 13:17
20 aralık 15:21
38.
almış olduğunuz şeyleri "un-buy" (gizlinot: türkçeleştiremedim bunu) yapamadığınızda hapı yuttuğunuz durum.
bu bağımlılığa sahip olanların elbet bir an durup "keşke bunları almasaydım, bunlara da ihtiyacım yok, bu da düşündüğüm kadar güzel değilmiş, bütün bunları geri götürüp paramı geri alabilsem keşke" dediğine eminim. ben de onlardan biri oldum, hem de defalarca. dolabımda etiketi üstünde ama tamamen unuttuğum ürün bulduğumda mesela. ya da artık eşyalarım devasa dolabıma sığmayıp kapımın arkasında veya çalışma masamda birikmeye başladığında. oda arkadaşım eşyalarının yarısını valizlere koyup aracının bagajında taşıyor mesela. bir başka arkadaşım annesinin, babasının ve kuzenlerinin evinde olmak üzere 3 odaya ve dolaba anca sığabiliyor. hepimiz farklı boyutlarda ve seviyelerde alışveriş bağımlısıyız. bu ülkede bir şey almadan geçen süre uzunluğunun git gide elinde kalan parayı (değer bazında) erittiği ve minimalist olmanın enayi gibi hissettirdiği maalesef acı bir gerçek haline geldi. stok yapma alışkanlığı olmayanlar pandemi üstüne çakılan ekonomi sağolsun evdeki dolaplarını macundan şampuana kadar ürünle doldurmaya başladılar. ürünlerin kullanım ömrü, planlı eskitmeler sayesinde yarıya indi. yani 2-3 çift ayakkabı ile senelerce idare edip anca kullanılamaz hale gelince yenisini alan insanlar artık o ayakkabıların 1-2 sene anca dayandığını görüp koleksiyonlarını büyütüp ürün başına kullanım sıklıklarını azalttılar (gizlinot: bu da alışveriş yapma sıklıklarını arttırdı tabii). hikayenin sonunda hepimiz birer küçük bağımlı haline geldik.
ne kadar "az ama kaliteli alacağım" iradesine sahip olsam da kaliteli bir şey bulma yolunda kaliteli olduğunu iddia eden pek çok pahalı ürün alıp kalitesiz olduklarını keşfettim mesela. kalitesiz olduklarını anlayana kadar da kullandığım için iade edemedim. kaliteli ürünler bulsam da dolabımın doluluğunda kaybolup unutuldular. onları hatırlatan tek şey devam eden taksitlerinin ekstreme yansıması oldu.
bütün bunlar olurken evlendiğim için ev taşımam gerekti. aile evimdeki eşyalarımı toplarken ne kadar çok kullanmadığım eşyam olduğunu bir kez daha fark ettim, vedalaşmakta zorlandıklarımı en sonunda elden çıkarttım ve kalanları kamyona yükledim. yeni evim çok daha küçüktü ve bu sefer eski odam kadar bir odayı eşimle paylaşmam gerekiyordu. o da eskilerinden ayrılamayan bir insan olduğu için bir sürü eşya ile geldi ve kaçınılmaz dolap krizi ile karşı karşıya kaldık. hala da çözemedik. tüm eşyalarımız bir oda içinde kutularca dizilmiş, onları kurtaracak ikea dolabı bekliyorlar. the minimalists denen ikilinin önerdiği yöntemlerden birini denemek için birebir bir durumdayız, yani kolilenmiş eşyalardan ihtiyaç duydukça al ve kullanmadıklarını koli şeklinde elden çıkar. yine de ülkemizin ekonomik durumu göz önünde bulundurulunca henüz çok yeni olan pek çok şeyi o şekilde elimden çıkaramıyorum. bu noktada kendimi defalarca "keşke almasaydım, keşke o lanet indirim mesajını görmeseydim!" derken buluyorum. ve korkuyla ay sonunda gelecek kredi kartı ekstremi bekliyorum...
18 mayıs 16:13
18 mayıs 16:15
37.
sanırım benim de bir dönem yaşadığım. hala öyle mi emin değilim. bende olay şöyle seyretti. yani klasik olarak bir işe girdim, çalışmaya başladım, kendime bütçe ayırabilmeye başladım ama ben böyle 8 sene gayet minimal düzeyde alışveriş yaparak yaşadım. sevmiyordum mağaza mağaza gezmeyi. kendimce bir düzenim vardı, onu tutturmuş öyle yaşıyordum. yani işte tamam makyajsız ve parfümsüz işe gidilmezdi. ama kendime aldıklarım yine bütçeden minimum düzey ayırarak aldığım şeylerdi, öyle belirgin bir tüketim masrafım yoktu ve ben o dönem güzel üretiyordum. üretmekten haz alıyordum, yurtdışında kongrelere katılıyordum falan. sonra benim hala devam eden zorunlu hizmet dönemim geldi çattı ve ben doğuda oldukça düşük standartlara sahip bir şehirde yaşamaya başladım. o dönem, bir depresyon süreciyle birlikte 2 yıl süren bir her şeyden uzaklaşma döneminin başladığı dönemdi. ayda bir bulunduğum şehirden uzaklaşmama rağmen kendim için hiçbir şey yapmak içimden gelmiyordu, salmak böyle bir şeydi. mesela o dönem bir tatile sadece bir sırt çantasıyla gidiyormuşum, bu şu an benim için inanılmaz bir durum ama o durum da geride kaldı ve benim, o 2 senede yapamadığım her şeyi yapmaya kendi kendime söz verdiğim bir dönem başladı, tüketim çılgınlığı da böyle geldi. pandemi de bu işin tuzu biberi oldu. evdesin, küçük bir yerdesin, bir yandan bir imkan, bir yandan bir dezavantaj bu, her iki şekilde de yaşadım tüketimi. yaklaşık 1 sene sürdü bu dönem de. sonrası zaten ekonomik durumun kötüleşmesi yönünde oluyor genelde. sonra benim hesapta olmayan başka masraflarım da çıktı ve bütçemi buna göre ayarlamam gerekti yeniden. şu anda evet benim de borcum var fakat tüketimimden kaynaklı bir borç değil bu. ama tüketimimi de kısmamın bir aracı oldu. yani çoğu kişi benzer dönemlerden geçebiliyor. tüketim bir rahatlama aracı olabiliyor. tüketmekten vaz geçilemiyorsa, daha uzun vadeli tüketim ürünlerine yönelinebilir, ihtiyacın hemen tatmin edilmesi gerekiyorsa da yapılacak olan biraz başka şeylerden doyum sağlamayı geri edinebilmek.
36.
öncelikle merhaba sevgili süslüler. evet arkadaşınız bir alışveriş bağımlısı. hayatım boyunca böyle biri değildim. özellikle iş hayatına girdikten sonra oldu bilmiyorum. dar gelirli bir ailenin çocuğuydum. ancak bayramlarda veya okul açılışlarında kıyafet anlamında yeni bir şeyler alınırdı ya da çok aşırı bir ihtiyacımız doğarsa.
sonra işe girip kendi paramı kazanmamla ve o dönem için döneme göre iyi bir maaşım olmasıyla başladı her şey. tabi çevreme göre giyinmek zorunda hissettim kendimi. 2000-2008 arasından bahsediyorum. bu arada ekonomimiz de yavaş yavaş şahlanmaya başlamıştı. gelirim giderime göre düşük kalmaya başlamıştı. biraz daha biraz daha derken ilk borç batağıma saplandım. sonra bir anda işten ayrılmam gerekti. kredi kartı borçlarımla birlikte ayrıldım. tabi sonrası kredi kartım için icra başlatıldığı sevimsiz süreçler. neyse ondan kurtuldum. bir süre düzenli gelirim olmadığı için tabi harcamalarım oldukça sınırlı seviyede seyretti ama benimki gerçekten hastalık sanırım. o dönemde evin market alışverişini ben yapıyordum. bu sefer de aynı alışveriş hastalığım market düzeyinde devam etti ama tabi maaşım olmadığı için sınırlı çerçevede.
2013 yılında düzenli işe girmemle aslında kredi kartları için kara listede olmama rağmen yine bir banka bana kredi kartı verme gafletinde bulundu. aslında 2019'a kadar oldukça iyi idare ettim.
tabi bu arada kıyafet alışverişi için oldukça geçerli mazeretlerim oluyor. işte sürekli +10 -10 kilo civarında kilo alıp veriyorum.
makyaj malzemesi ve kozmetikte de işte o dönemde avon katalogları (dönemimizde influencerlarımız ve mağazaların aslında hiç olmayan indirim kampanyaları) sağolsun, hiç ihtiyacım olmayan bir malzemeye ihtiyacım varmış gibi hissetmeme neden oluyordu. ya da güya indirimler yüzünden stok yapma ihtiyacı. artıkbir miktar kendimi terbiye ettiğime inanıyorum nerdeyse 50 kere bakıp 1 kere alıyorum. çünkü geçen yıl makyaj malzemesi çekmecemi boşalttım ve yıllarca kullanmadığım bir sürü malzemeyi attım. aslında çöpe attıklarım paramdı ve o dönemde aynı kalemin 2.sini stok yapmak yerine belkide o paralarla çok daha iyi alışverişler yapabilirdim. 10 kerede belki 1 kere far kullanıyorum. makyaj çekmecemde en az üç tane kullanmadığım ve atmaya kıyamadığım fakat alalı seneler olmuş far paleti vardı. neyse kurtuldum ve yenilerini almıyorum şükür.
düşünün geçen yaz yine fiyat olarak uygun diye çok övülen bir rimel aldım. evet rimel almak zorundaydım. fakat kötü çıkarsa beğenmezsem diye o an fiyatı uygun daha sonra o fiyata bulamam diye kendi kullandığım rimeli de aldım. şimdi 2.rimel evde duruyor açılmadı. ama belki de kurudu.
bakın bu alışverişlere 15-20 derken o kadar çok para gidiyor ki. gerçi zaten artık fiyatları da 15-20 değil.
kozmetikte de kendimi gerçeklerle yüzleştirdiğime inanıyorum. kaliteli belki pahalı ama az ürün seviyesine indim bence. çünkü gerçekten binlerce kreme temizleyiciye ihtiyacım yok. cildim korkunç durumda da değil yani. gece bir temizleyiciyle yıkıyorum. serum sürüp nemlendirici sürüp yatıyorum. gündüz de sadece kaliteli ve koruyuculuğu yüksek bir güneş kremi yeterli geliyor.
fakat gelgelim kıyafet konusu beni bitiriyor. bir dönem eski olmayan fakat giymediğim kıyafetlerimi dolapta satarak bir miktar vicdanımı rahatlattım. ama onunla da uğraşmak istemiyorum artık. aslında en eskisi gibi değilim tabi biraz da borçlarım yüzünden de. ama yine de içinde yaşadığımız ekonomik durum içerisinde daha idareli olmamız gerekirken yapmamam gereken yığınla harcama yaptım. ve pişmanım yani. bakın ben 20 yıldır çalışıyorum. kredi kartı ve kredi ödemekten ne bir evim ne arabam var ki zaten bu saatten sonra da kolay değil.
bence ekonomik olarak kötü günler geçti daha kötü günler yakında. o yüzden hepimiz için dileğim bir an önce bu gereksiz bağımlılıktan kurtulmamız. biz o borçları ödeyebilmek için kara kara düşünürken influencerlar bizim üstümüzden kazandıkları paralarla sürekli tatildeler farkında mısınız bilmiyorum.
saçma kıyafetler yerine tecrübe biriktirmek çok daha önemli olmalı. yaşamımızın sonunda geçmişi düşünürken iyi ki o kahverengi tulumu aldım demeyeceğiz. belki iyi ki o sene o kursa gittim ya da o avrupa seyahatine gittim ya da iyi ki o arabayı aldım diyeceğiz kimbilir...
10 eylül 2021 09:45
10 eylül 2021 13:41