47.
süslülere hak vermekle birlikte bu konudaki bir gözlemimde şu şekilde;
artık ev-araba almak çok zor ve imkansız gedliği için insanlar tüketime yönelmiş gibi geliyor. kendimden örnek vereceğim, ortalama bir beyaz yaka maaşım var ve alınabilecek arabalar 500-600k arası (otomatik vites, 2010 model üstü, motor hacmi sağlam vs) ve bu paranın bir kısmını biriktirsem bir kısmını da kredi çekip anca araba alabiliyorum. faizler çok yüksek, araba almakla bitmiyor; sigortası, kaskosu, senelik vergileri, sürekli benzin kullanımı, düzenli sanayi bakımı isteyen bir araç. ben krediydi masraflardı derken nereden baksanız bir araba için 5 sene boyunca kemer sıkmak durumundayım. kaldı ki özel sektör çalışanı olduğum için bir anda işsiz kalma durumum var. peki bu sefer ne oluyor? bu arabadan vazgeçip onun yerine rahat yaşamayı tercih ediyorum. hepimiz gibi küçüklükten içimde kalan şeylere para harcıyorum. lisedeyken hiç alamadığım vs body mistleri kötü yorumlarına rağmen 3er 4er alıyorum ki lisedeki kendimi mutlu edeyim. nasıl olsa asla evim olmayacak diye düşünüp para biriktirmek yerine o montu da alayım o ceketi de alayım diyorum. kıyafetleri alıyorum sonra onları koyacak bir dolap alıyorum sonra daha büyük olan odaya geçiyorum ama asla sığamıyorum. kıyafetleri aldık altına ayakkabı uydurulacak, çanta uydurulacak, e saçlar yapılacak o zaman saç ürünleri alınacak, bu saça-kıyafete makyaj yapılacak kırmızı ruj buna gitmez, pembe alınacak, şeftali alınacak. glitter far gece için, simli far etkinlikler için, mat far günlük. yazın body mistler, kışın parfümler, haftasonu giymelik rahat flare tay üstüne beyaz sweatshirt alayım ay çiğ kaldı krem rengini alayım, ay biraz kombinim renklensin mavi alayım. mavi bana çok yakıştı bu renk kazak da alayım, swaroskinin mavi kristalleri bu kazağımla uyar onu da alayım vs vs derken...... olay tam olarak da buralara geliyor. bütün sistemin elimizdekileri almak için yaşadığı bir çağda alışveriş yapmamak direniştir.
46.
artık net bir şekilde alışveriş bağımlısı olduğumu kabul ettim. önceden inkar ediyordum ancak yok artık 170 m2 eve sığmakta zorlanmam, eşyalarımın dolaplardan taşması, yeni aldığım her şeyi suçluluk hissederek saklamaya çalışmam ve her ay maaşımın önemli bir kısmının kredi kartı borcuna gitmesiyle kabullenmenin zamanı geldi. neden böyle oldum kısmı çok uzun. memur çocuğu olup hep kısıtlı bütçe ile yaşamak, lisedeki bursumu direkt aileme vermem ki gelir düzeyi yüksek öğrencilerden oluşan bir okulda okurken öğle yemeğini bile veden götürmenin verdiği his, üniversitede aldığım bursu yurt ve yol parası için harcayıp evden yollananla idare etmek, çalışmaya başlayınca kazandığım paranın yarısından fazlasını aileye vermek derken hep düşük girdi ile yaşadım hayatta. ardından evlenirken borca girdik eşimle ve bir süre de onun kısıtlaması vardı. sonra borçlara karşılık maaşlar arttı, doğru yatırımlar yapıldı ve elim inanılmaz bollaştı. tabi o sırada influencer tayfanın önerdiklerini merak edip almaya başladım ve baraj kapakları açıldı. sürekli alır hale geldim. depremden sonra ne kadar fazla eşyam olduğu ile yüzleşmişken psikolojik olarak çöküşümü alışveriş yaparak kapamaya çalıştım. ardından babam kanser oldu. yine alışverişe sarıldım. ve sonunda ev koca bir depoya dönüştü. bir kaç kez alışveriş yapmamaya çalıştım ama o dürtüyü bastıramıyordum. daha büyük alışverişler ile sonuçlandı durum. şimdi 2025 yılı için low buy year yapmaya karar verdim. ama öncesinde çok araştırdım. psikolojik olarak kendimi düzeltmenin yollarını da arıyorum. bastırdıklarımla yüzleşmem gerekecek bu süreçte ve evet çok zor olacak ama yapmam lazım. eşyaların kölesi olmayı hiç sevmedim. ev üzerime üzerime geliyor. yoğun alışveriş yaptığım kategorileri belirledim ve low buy challenge'a başlıyorum. alışveriş bağımlılığı gerçekten psikolojik bir durum. kıtlık psikolojimi de aşmam gerekecek. bu arada da borçlarımı öderken altın alacağım. madem bir şey alacağım dürtüsel durumlarda, bu altın olsun diye karar verdim. yerine koyma ile dürtüsel hallerimi kontrol altına alabilirim diye umuyorum.
45.
Bende şu an kızım için alışveriş yapmak şeklinde olduğunu düşündüğüm şey.
Kendimce "zaten her gün her şey pahalılaşıyor. Şu an indirimdeyken/maaşım geliyorken/alabilecek durumdayken alayım. Zaten şimdi almasam birkaç ay sonra/seneye alacağım. Pahalıya alacağıma alayım dursun." Diye diye 16 aylık çocuğun 3 yaşında oynayacağı oyuncağa, 4 yaşında giyeceği uyku tulumuna, 3-4 yaşında yatacağı yatağa kadar her şeyini aldım. Kıyafetleri de doğduğu zaman tam bedeni alırken şimdi hep büyük alıyorum ki "seneye de giyer".
Yılbaşı için aile büyükleri alacak hediye bulamayınca ve kızım artık "kargo" diye kapıya koşmaya başlayınca duruma aydınlandım iyice. Uzunca bir süre zorunlu ihtiyaç hariç bir şey almamayı planlıyorum...
44.
ben de bir parfüm koleksiyoneri olarak bu durumu sonuna kadar yaşıyorum. 50 şişeden fazla parfümüm var ama hep yeni bir tane daha alayım diye diye resmen o eve gelecek kargoyu açmanın heyecanı ile yaşıyorum. parfümler de inanılmaz pahalı biliyorsunuz, borç batağına girmemek için benim bulduğum yöntem şöyle: yeni bir parfüm almadan önce halihazırda koleksiyonumda bulunan ama pek sık kullanmadığım bir tanesini satarak bütçe oluşturup o şekilde yenisini satın alıyorum. birikimlerimi veya kredi kartımı kullanarak asla parfüm almıyorum.
43.
bu konuyu acik yureklilik ile anlatan yazarlara tesekkurlerimi iletiyorum.
Ayni durum bende de oldu maalesef... Turkiye olan genel problem sanirim, cocuklukta yokluk gorduk bir cogumuz, aslinda tam yokluk degil.. bu kadar marka ve reklam yoktu belki de.. sanki alinca hayatimiz mukemmel olacak gibi hissediyoruz...
ben de ilk ise basladigimda cilginlar gibi avm gezer ve harcardim. sene 2009.. tam ulkemizde herseyin satilip iyi gittigi sanilan donemdi.
pandemide bu konuyu cozdum ben, hicbirsey almadim ve borca girdim. borca girin o zaman alamiyorsunuz.
son 5 senedir borc oduyorum. birikim de yapiyorum. yatirim uzerine kitaplar okuyorum. firmalarin reklamlar icin neler neler yaptiklarini ve nasil manipule ettiklerini gordukce almiyorum.
42.
Beyaz yaka çoğu kadın/erkeğin günümüzde içerisinde bulunduğu durum.
Buraya bakıyorum, instagram'a bakıyorum, YouTube'a bakıyorum. Herkesin tek bir ürün tipinden en az 5-10 çeşit ürünü var. Ne ara bitirilecek bunlar?
Ben parfüm meraklısı olduğumdan parfüm içeriği üreten hesaplara bakıyorum. Sağolsun bilmediğim kokular hakkında da bilgileniyorum ki bilmekle olacak iş değil koku işi ama neyse. Her neyse. bu takip ettiğim kişilerin arkasındaki dolaba bakıyorum. 50, 100, 150... Onlarca parfüm var. Hangi paralarla, neden bu kadar çok alıyorlar anlayamıyorum.
Yani tek bir parfümü bile bitirmek benim için zaman alan bir şey. 50 ml evidence almıştım. Geçen yıldan beri bitmek bilmiyor. Arada farklı şeyler kullanmamın da etkisi var bunda ama öyle parfümler hemen biten şeyler değil yani. Bu insanlar bunca parfümü ne zaman bitirecek?
Alışveriş bağımlılığı gibi bir diğer bela da sanal kumar ve bahis bağımlılığı. Bunu da konuşmamız gerek. Günümüzde Genç erkeklerin çoğu da bunun pençesine düşmüş durumdalar. Bu ileride daha da bela olacak başımıza devlet tenezzül edip proaktif bir önlem almazsa.
Kendimizi, Çoluk çocuğumuzu, sevdiğimiz adamları nasıl koruyacağız bu boktan şeylere para harcama sevdasından bilmiyorum. Her birimiz ayrı bir bağımlılığa meyletmiş ya da düşmüş durumdayız.
Tek bildiğim, her şeyin başının dopamin mekanizması olduğu. Bu mekanizmayı anlayıp sağlıklı çalışmasını sağlamamız gerekiyor. Anlık tatminler bizi mahvediyor.
Bu çağda sağlıklı bir hayat yaşamak için, birikim yapmak, düşünerek doğru yere harcama yapmak için o kadar çok engel ve çeldirici ile karşı karşıyayız ki işimiz gerçekten zor.
22 aralık 14:47
22 aralık 15:01
41.
Benim için sebebi duygusal boşluk bu bağımlılıktan çalışma şeklim sayesinde büyük oranda kurtuldum. Son 3 aydır sabah 5'te kalkıyorum. Akşam eve döndüğümde direkt uyuyorum. Hiçbir şeye halim kalmıyor. O kadar yoğun ve dikkat isteyen bir iş ki bazen bakıyorum tüm gün sadece 3 kahve içmişim. Kendimi bu denli unuttuğum bu işte haliyle duygu durumumu da unuttuğum için alışveriş bağımlılığımdan büyük oranda kurtuldum. Daha önce de uğraştığım işler vardı. Kendinizi adayabileceğiniz kadar seveceğiniz bir iş olması çok önemli. Hasta bile olmuyorum. İşi sevmesem kesin şimdiye defalarca hasta olurdum. Unutabilmek, benim gibi insanlar için bir armağandır.
40.
Herhangi bir sağlık profesyonelinden tanı almadım, ancak kendi deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki ben de bir alışveriş bağımlısıyım. Ben bu bağımlılığımı besleyen şeyin aşağılık kompleksim olduğunu düşünüyorum. ailemin maddi durumu hiç çok iyi olmadı, memur çocuğuyum. ama ben hep maddi durumumu daha iyi gibi göstermeye çalıştım. ilkokul ve ortaokulda bu konuda pek problem yaşamıyordum aslında ama lisede oturduğum semtten uzakta ve oldukça kozmopolit bir okula gidince gerçek yüzüme çarptı 'ben orta-alt ekonomik seviyeden geliyordum'. Bu dönemlerde aşağılık kompleksim oluşmaya başladı. Aileme olan sevgim ve saygım azaldı, kendimi olmadığım biri gibi göstermeye çalıştım, sürekli yalanlar söyledim. Üniversiteye geçince içinde bulunduğum grubun sosyoekonomik seviyesi benimkinden kötü olunca söylediğim yalanlar azalsa da devam etti. Ve üniversitenin son yılında ailemin ekonomik durumunun biraz olsun düzelmeye başlamasıyla alışveriş bağımlılığım oluşmaya başladı. Mezun olup işe girince elime geçen para arttı, kendimi başka bir sosyoekonomik sınıfa ait gösterme çabam da arttı. Ve böylece alışveriş bağımlılığım iyice şiddetlendi. Ödeyemeyeceğim borçlar yaptım, gerekli olmayacak lüx markalardan alışveriş yaptım. Hergün uyandığımda o gün ne alacağımı düşündüm ve bunun hayaliyle yaşadım. Hayatım hep kredi kartımın asgarisini ödeyemeyip kredi çekmek ve sonra kredinin de taksitlerini ödeyememekle geçti. Şu sıralar alışveriş bağımlılığımı dizginlediğimi düşünüyorum. Bunda muhtemelen aşağılık kompleksimin bitmiş olmasının ve istediğim sosyo-ekonomik sınıfa ait olabilmemin etkisi büyük. Artık gereksiz alışveriş yapmak benim için anlamsız. Uygun fiyatlı ya da indirimde diye ihtiyacım olmayan hiçbir şeyi satın almıyorum, hatta çevremde çok alışveriş yapan insanları gördüğümde hata yaptıklarını düşünüyorum. Canım çok alışveriş yapmak isterse de internetten döviz alıyorum, böylece paramı bitirmiş oluyorum. Kredi kartı borcum asla maaşımın %40’ını geçmiyor, takside girmemeye çalışıyorum.
39.
Psikiyatristler ya da psikologlar daha iyi ayrımını yapar ancak alışveriş bağımlılığının bir çeşidi (gbkz: okb) durumunda da kendini gösteren "compulsive buying" şeklinde de kendisini gösteriyormuş. Reddit te tesadüfen okudum ve özellikle alma dürtüsü için çok ciddi bir zorlayıcı dürtü geliyormuş. Eğer kendisinde böyle bir durum olan varsa farkındalık kazanmak ve yardım alabilmesi için bilgilendirme amaçlı yazdım. Hatta bu kasım ayı indiriminde toplu birkaç alışveriş yapıp ben de kendimi frenleme ihtiyacı hissettim. Özellikle sosyal medyanın etkisi ile kıyaslama psikolojisi anksiyetesi olanları tetikleyip; alışveriş dürtüsünü tetikleyebiliyormuş. Özellikle negatif duygular ile bocalarken ödül amaçlı yemek yeme ya da alışveriş yapma gibi eylemler ise rahatlama eylemi olarak beyne yerleşiyormuş. Bu anlarda meditasyon, hobilere yönelme hatta gerekirse profesyonel yardımla çözüm bulma daha sağlıklı olacaktır. 2025'te en büyük hedefim kişisel mental öz bakımım olacak.
20 aralık 13:17
20 aralık 15:21
38.
almış olduğunuz şeyleri "un-buy" (gizlinot: türkçeleştiremedim bunu) yapamadığınızda hapı yuttuğunuz durum.
bu bağımlılığa sahip olanların elbet bir an durup "keşke bunları almasaydım, bunlara da ihtiyacım yok, bu da düşündüğüm kadar güzel değilmiş, bütün bunları geri götürüp paramı geri alabilsem keşke" dediğine eminim. ben de onlardan biri oldum, hem de defalarca. dolabımda etiketi üstünde ama tamamen unuttuğum ürün bulduğumda mesela. ya da artık eşyalarım devasa dolabıma sığmayıp kapımın arkasında veya çalışma masamda birikmeye başladığında. oda arkadaşım eşyalarının yarısını valizlere koyup aracının bagajında taşıyor mesela. bir başka arkadaşım annesinin, babasının ve kuzenlerinin evinde olmak üzere 3 odaya ve dolaba anca sığabiliyor. hepimiz farklı boyutlarda ve seviyelerde alışveriş bağımlısıyız. bu ülkede bir şey almadan geçen süre uzunluğunun git gide elinde kalan parayı (değer bazında) erittiği ve minimalist olmanın enayi gibi hissettirdiği maalesef acı bir gerçek haline geldi. stok yapma alışkanlığı olmayanlar pandemi üstüne çakılan ekonomi sağolsun evdeki dolaplarını macundan şampuana kadar ürünle doldurmaya başladılar. ürünlerin kullanım ömrü, planlı eskitmeler sayesinde yarıya indi. yani 2-3 çift ayakkabı ile senelerce idare edip anca kullanılamaz hale gelince yenisini alan insanlar artık o ayakkabıların 1-2 sene anca dayandığını görüp koleksiyonlarını büyütüp ürün başına kullanım sıklıklarını azalttılar (gizlinot: bu da alışveriş yapma sıklıklarını arttırdı tabii). hikayenin sonunda hepimiz birer küçük bağımlı haline geldik.
ne kadar "az ama kaliteli alacağım" iradesine sahip olsam da kaliteli bir şey bulma yolunda kaliteli olduğunu iddia eden pek çok pahalı ürün alıp kalitesiz olduklarını keşfettim mesela. kalitesiz olduklarını anlayana kadar da kullandığım için iade edemedim. kaliteli ürünler bulsam da dolabımın doluluğunda kaybolup unutuldular. onları hatırlatan tek şey devam eden taksitlerinin ekstreme yansıması oldu.
bütün bunlar olurken evlendiğim için ev taşımam gerekti. aile evimdeki eşyalarımı toplarken ne kadar çok kullanmadığım eşyam olduğunu bir kez daha fark ettim, vedalaşmakta zorlandıklarımı en sonunda elden çıkarttım ve kalanları kamyona yükledim. yeni evim çok daha küçüktü ve bu sefer eski odam kadar bir odayı eşimle paylaşmam gerekiyordu. o da eskilerinden ayrılamayan bir insan olduğu için bir sürü eşya ile geldi ve kaçınılmaz dolap krizi ile karşı karşıya kaldık. hala da çözemedik. tüm eşyalarımız bir oda içinde kutularca dizilmiş, onları kurtaracak ikea dolabı bekliyorlar. the minimalists denen ikilinin önerdiği yöntemlerden birini denemek için birebir bir durumdayız, yani kolilenmiş eşyalardan ihtiyaç duydukça al ve kullanmadıklarını koli şeklinde elden çıkar. yine de ülkemizin ekonomik durumu göz önünde bulundurulunca henüz çok yeni olan pek çok şeyi o şekilde elimden çıkaramıyorum. bu noktada kendimi defalarca "keşke almasaydım, keşke o lanet indirim mesajını görmeseydim!" derken buluyorum. ve korkuyla ay sonunda gelecek kredi kartı ekstremi bekliyorum...
18 mayıs 16:13
18 mayıs 16:15