12. iç işleri bakanının gece 4'te manipülatif twitini görünce eylemin kendisinin değil yapılma ihtimalinin bile iktidar sahiplerini bir miktar hizaya getirdiğini gördüm. esasen asıl olay şu ki buna yalnızca muhalif şirketlerin beyaz yakalı çalışanları ve öğrenciler değil, açıkça hükümet yanlısı şirketlerin çalışanları da memurlar da katılabiliyor. sosyal medyada tepkisini gösteremeyen, sokakta eyleme gidemeyen ama yıllardır ülkenin sürüklendiği derin yoksulluk, adaletsizlik, gelir eşitsizliği gibi çok büyük sorunlar yüzünden buhrana kapılmış insanlar buna doğrudan katılabiliyor. hiçbir surette fişlenemeyeceğin, izlenemeyeceğin bir protesto biçimi. bakanların kanal kanal dolaşmasının da sebeplerinden birisi bu, toplumun 4 yılda bir sandığa gitmekten daha fazlasını yaptığı her an meydanlara polis yığılırken bu defa polis yığılacak bir meydan olmayışı.
ha ama asıl sebep ne; süleyman demirel demiş ya tencerenin götüremeyeceği iktidar yok diye, geçmişte kaldı o iş. süleyman demirel devlet yönetimindeyken ülke bugünkü gibi sert bir liberal ekonomi ile yönetilmiyordu, devlet özel teşebbüsün olmadığı pek çok alanda üstelik en kaliteli hizmeti verecek şekilde vardı ve devletin olduğu alanlarda özel teşebbüs zaten devletin sunduğu kalite ile mücadele edemiyordu. akp ile bu iş değişti, devlet pek çok iktisadi alandan ya çekildi ya da özel şirketlerin çok gerisinde kaldı. eğitimde, sağlıkta, güvenlikte, tarımda, her türlü inşai faaliyette, karayolu yapımında bile aslen devlete ait olan yetki ve vazifeleri özel şirketler devraldı, şirketlerin yetişemediği yerlerde ise devlet dostlar alışverişte görsün kadar iş yapar bir görünüme büründü.
bu da siyasetin artık halk tarafından değil, sermaye sahipleri tarafından finanse edilir hale gelmesine yol açtı; zira devlet devlet olma vazifesini büyük şirketlere devretmiş durumda. o yüzden iktidarı değiştirebilecek veya en azından hizaya çekebilecek şey halkın boş tenceresi değil, büyük şirketlerin ama muhafazakar olsun ama seküler olsun, mevcut durumdan rahatsız olması. ki şimdiye kadar rahatsız olmaları için bir sebep yoktu, evet akp kendi elitlerini, kendi zenginlerini yarattı ama akp öncesi sermaye sahipleri de akp'nin yarattığı ülkede 20 yıl öncesinden çok daha zenginler. güler sabancı boşuna hükümetimizden çok memnunuz demiyordu, memnunlar gerçekten. günün sonunda muhafazakar sermaye sahipleri zenginleşirken koçlar da yerinde saymadı, onlar da daha da zenginleştiler; fakirleşen tek grup ise ücretle geçinen insanlar oldu ki bu insanlar aynı zamanda çarkı döndüren grup. boykotla amaçlanan şey ise çarkı durdurmak, çark durduğunda cengiz holding ve koç holding aynı ölçüde rahatsız olur ama halkı polisle, yargı sopasıyla sindirebilen siyasi iktidar aynı anda hem koçu hem de cengizi kollukla, yargıyla sindiremez. iktidarı durdurabilecek, biraz da olsun hukuka geri döndürebilecek tek şey büyük şirketlerin mevcut durumdan rahatsız olması, o rahatsızlığa sebep olacak şey de yüzlerce insanın haksız yere tutuklanması, kpss başarılarına rağmen atanamayıp intihar eden gençler değil, çikolata satışlarındaki gelirlerinin düşmesi.
yoksa öyle boykot bakanların dedikleri gibi küçük esnafı, çiftçiyi, yerli üreticiyi falan etkilemez; aksine boykotun yaygınlaşması ve uzaması asıl onların işine gelir. çünkü insanlar bir gün alışverişi durdurur, iki gün durdurur ama üçüncü gün yine yapar, fakat bu defa migros'tan değil bakkal ahmet'ten yaparlar. boykot migros'u etkiler, şok marketi etkiler; iktidar sahiplerini de bakkal ahmet'in derdi değil, migros'un sahibinin derdi üzer. tüm telaşın asıl sebebi de bu.