3.
A3 biz istanbulda dubleks bir evde oturuyorduk. Yapan kişi bu arada akrabamız. Bizde yaklaşık olarak 6 ay kaldı,kendisi çalışıyordu aynı zamanda.
Bu kişi geldiğinde evin üst katında kalıyordu,yukarıda wc ve mutfakta var. Kendisi 6 ay kaldıktan sonra gitti,ayrıldı evden. Gitmeden öncede bize birsürü şeyler getiriyordu dışarıdan,çalıştığımız yerde karadenizli bir kadın var memleketinden fındık getirmiş diye sürekli kabuklu fındıklar getiriyordu. Herneyse süslü bunlar işin önemsiz kısmı. Evden ayrıldıktan sonra bu sefer üst kata ben taşındım. Zaten oda o kadar kasvetliydi ki,basık tabanlar,küçük üçgen camlar,kapkaranlık bir banyo vs..
ben yatakta yatarken kulağıma hep bir uğultu gelmeye başladı,gece uyuyorum ama uyurken sanki bir rüzgar esiyormuş gibi bir his ve uyurken kendimi görüyorum. Dışarıdayken çok mutluyum,eve geldiğimde kasvet basıyor beni. Evin sanki rengi gri..
banyo yaparken sanki birisi beni arkamdan izliyor da saçlarımı çekecek gibi bir his.
Bu böyle 2-3 ay devam etti.
Bu sırada çok ciddi kayıplarımız oldu. Nişanlım benden sebepsiz yere senden nefret ediyorum diyerek ayrıldı,babam trafik kazası geçirdi çok ağır bir ameliyat oldu. Annem 1 ayda durduk yere 18 kilo verdi. Elimizdeki tüm maddi şeyleri 2-3 ay içerisinde kaybettik.
Bu böyle devam etti.
Sakaryada halamların müstakil bir evi var ama evlerin olduğu yer böyle köy gibi. Arkadaşlarla akşam gezerken bir evde ışıkların yanıp söndüğünü gördüm. Bunu yanımdakilere söylediğimde inanmadılar.
Sonra zili çaldığımda içeriden ortayaşlı bir kadın çıktı ve az önce bu evde ışıklar yandı söndü dimi diye sorduğumda dalgamı geçiyorsun falan dedi. Gitgide kafayı yiyordum. Evde tek başıma kalamıyordum. İsmi lazım değil orada bir abla kahve falına baktı. Kadın cafenin sahibi adamın ablasıymış. Büyü olduğunu ve çözdürünce herşeyin düzeleceğini ve mezarlık büyüsü ve tuvalete yapılmış 3-5 tane büyü olduğunu söyledi ve yazlığımızdaki evin bahçesinde de olduğunu iddia etti ( kadın falcı değil kim diye herkes soruyor ama kadın gerçekten fal bakmıyor çok ısrar ettim arkadaşlarım için asla dedi o yüzden bu kısmı boşverelim )
Eve bir hoca çağırdık,çağırdığımız hoca bizden kocaman bir leğen ve içine doldurulmuş su istedi.
Suyun üzerine de kapatmak için tülbent gibi birşey getirin dedi.
Benim yüzüme baktı ve vah vah sen iyi yaşıyorsun dedi,çok korktum.
Salonda içine su doldurulmuş leğeni tam ortaya yere koydurttu,leğenle arasında yaklaşık 1 metre boşluk vardı. Bizde koltukta oturuyoruz.
Yaklaşık 20 dakika dua okudu,kıpkırmızı mosmor oldu.
Anneme seslendi. Leğenin üstündeki örtüyü kaldır bakalım dedi. Kaldırdık ki içinde fındık kabukları,toplu iğneler ve arapça yazılar. Düğüm yapılmış saçlar (ölü saçı olduğunu iddia etti) kağıdı açtığında içinde tuhaf semboller,anlam veremediğim bir dille yazılmış kelimeler,küçük eskimiş minik kilitler...
Tuvalete domuz yağı sürülmüş dedi,ağır bir koku var dedi.
Hoca annemin ismini ve anneannemin ismini arapça değişik birşekilde kağıda yazarak bir mezarlıkta daha var dedi. Kimin diye sorduğumuzda anneannenin mezarlığında dedi. Hocayla beraber mezarlığa gittik. Hoca ben gelmem dedi,yalvar yakar kıyamet güç bela kabul etti. Orada dualar okudu,gül suyu sıktırdı bize. Yüzümüzü gözümüzü gül suyuyla yıkadık.
Devamı👇