1. bir adet deborah eyeliner. şöyle ki;
acitydekinde arkadaşımı beklerken girdiğim watsonsda, deborah nın eyelinerı dikkatimi çekti, aynada sürerken çalışan kız yanıma gelip dikildi, ya size nasıl anlatayım, böyle ellerini önünde birleştirmiş, küçümser bir gülümsemeyle bana bakıyor. gülümsedim kendisine, eyelinerı verdim, bunu kasaya götürür müsünüz dedim. hani bak çalmıyorum, demek istedim aslında, hem de uzaklaşsın istedim. götürüp ışık hızıyla peşimde dolaşmaya devam etti. yine aynı dalga geçer tavrıyla. ben de sıkıldım kasaya gidip eyelinerı alıp çıktım, başka alacaklarım da vardı ama gezemedim malesef, hatta şu anda watsonsa para kazandırdığıma acayip pişmanım sinirlendim. gel de hümanist ol şimdi ya. bir daha para kazandırmayacağım mağazadır kendisi. i hate you watsons.
funfunfairfair