1. hatrınıza geldikçe hala sizi güldürebilen hadiselerden birini (yazar: evinizinkedisi)'nin uktesi aracılığıyla ben aktarayım öyleyse.
Taşındıktan sonra eskiden yürüme mesafesinde olan okula artık 45 dakikalık otobüs yolculuğuyla gitmek zorunda kalmıştım. Şans eseri sınıftan bir arkadaşımla aynı semtte oturduğumuz için sabahları buluşup otobüse birlikte biniyorduk. Gene okula birlikte gittiğimiz bir gün her zaman olduğu gibi milli kütüphanede indik, karşıya geçtik. Malum o zamanlar metro inşaatı sürüyordu(gizlinot: zaten o inşaat kaç sene sürdü allah bilir) ve kütüphanenin içinden yaya geçişine izin vardı. Liseli aklıyla abuk subuk geyikler çevirerek yürürken birden gözüm karşıdan gelen krem rengi pantolonlu oldukça esmer bir adama takıldı. Üstünde mavi gömlek elinde bildiğimiz iş adamı çantası, kendinden çok emin bir şekilde sırıta sırıta bize doğru geliyordu. Fakat adam bize doğru yaklaştıkça krem rengi pantolonun fermuar kısmında bi karartı olduğunu fark ettim. Yanımdaki kızcağız her şeyden habersiz neşeli neşeli konuşmaya devam ederken bi baktım ki ne göreyim! Adamın fermuarı açık ve malumunuz olan uzuv özgürlüğünü ilan etmiş bir oraya bir buraya hoyratça sallanıyor. Birden utançla korku arası tuhaf bi ateş bastı beni. Yanımdakiyse hala mutlu, bana dönük olduğu için de dünyadan bihaber. Benimse onu duyduğum yok kulaklarımdaki uğultu yüzünden. Sonra birden yola doğru bakmasıyla neye uğradığını şaşırmış olacak ki sesi kesildi, son cümleleri uzay boşluğunda kaybolup gitti. Adamın o halde aynı sırıtık ifade ve öz güvenle yanımızdan geçip gitmesiyle birbirimize dönüp boş boş baktığımızı hatırlıyorum. Bi süre sessiz kaldık ama engel olamadığım gülme hali " o neydi ya, adam manyak mı, sapık desen sapık da değil" muhabbetinden sonra arkadaşın birden durup oldukça ciddi bir ifadeyle" yaaa Emreninki de mi böyle bişeye benziyo yoksaaa" lafıyla katmerlenerek bütün gün sürmüştü.